
Sade
Bizden ürün alan kıymetli insanlar arasında doktorlar önemli bir oranı temsil ediyor, yüzde seksen civarında. geçen hafta bu gruptan biri aynen şöyle yazdı “bu liste insanı çok yoruyor, daha anlaşılır olsa…” hepimiz vakit fakiriyiz ama meslek grubu olarak doktorlar açık ara önde bence. kendimi onun yerine koydum. temiz ürün almak istiyorum, şöyle bir listeye baksam, ihtiyacım olan ürünü-fiyatını görsem, sipariş versem, bana kargo takip no ve iban yollasalar, olsa bitse. bunu düşününce hak verdim, dedim ben bu süreci biraz değiştireyim, sadeleştireyim.
Sosyal medya için beraber çalıştığımız tasarımcı arkadaşım Nefise’ye bir gün demiştim ki, “daha kısa yazmam için daha uzun süre gerek”. Üniversitede bir hocasının da hep bunu söylediğini anlatmıştı. Bizim durumumuza uyarlarsak, bazı şeyleri daha kısa ifade etmek için daha uzun düşünmemiz, daha iyi anlamak için daha çok dinlememiz, daha sade yaşamak için daha çok tecrübe kazanmamız gerekiyor gibi gibi…
Benim sadeleşme serüvenim de biraz böyle. kim ne derse desin, bu iş kesinlikle elbise dolabından başlıyor. Önce dolaplarda yer açılıyor. Özel bir günde giyilmek üzere saklanan kışlıkımsı yazlıkımsı topuklu ayakkabı, kuzeninin düğünü için aldığın parlak elbise, abiden-abladan kardeşe kalması planlanan pahalı ve az giyilmiş kayak montu, hediye gelmiş salata kasesi kılığında bir süs tabağı. En sonuncusu en tehlikeli olan grup. Hediye kutsal gibi bir şey, sanki onu versen, atsan, satsan, sana hediye eden kişiye karşı suç işliyorsun. Alakası yok. İhtiyacın yoksa ve evde yer kaplıyorsa salacaksın. Çeşit çeşit yöntemler var ama en sevdiğim “4 kutu yöntemi”. Bizde tek ve kocaman bir kutu var. Artık kullanmadığımız şeyler direk ona konur ve ihtiyacı olan kişiye verilir.
Yabancı kelimeleri çok sevmesem de “minimalizm”in kalbimde ayrı bir yeri var. Kitaplar okuyorum, dinliyorum(storytel saolsun), tatlış youtuberların videolarını izliyorum, gaza geliyorum, başlıyorum temizliğe. Evde, bahçede, bilgisayarımın ana ekranında, fotoğraflarda, sonra giderek konuşmalarımda, yazışmalarımda, düşüncelerimde, çevremdeki insanlarda…Kıyafet ayıklamakla başlayan serüven, gün geliyor hayatını kalabalıklardan ayıklamanla devam ediyor. Bitiyor diyemiyorum, bitmiyor. Tehlike her an kapımızda, hayatımızı kolaylaştırdığını iddia eden pek çok eşya veya telefon uygulaması, aslında bizi yoruyor ve vaktimizi çalıyor.
Ürün listesini ve açıklamalarını kısalttım. Bugün ara tatil (sömestr lafını dilimize kim soktuysa onu da saygıyla selamlıyorum) başlıyor, koşturmalar azalmışken evde de yapılacak işler var. 1-2 günde onları bitirip yeni haftaya deniz kenarında simit, çay ve peynirle bir kahvaltı etmekle başlasak güzel olmaz mı?
Görsel: ig: @lensinkmitchel